Senin Başağrın Psikolojik. Var mı böyle bir şey?
yonetim2021-09-03T07:00:06+00:00
Sıkça duyarız. Titiz, kaygılı bir kişi. Başağrısı olduğunu söyler. Ağrı yaşam kalitesini bozar. Onu pek çok faaliyetten geri bırakır. Etrafındakiler ise onu eleştirir ve der ki “senin ağrın psikolojik, çok takıyorsun, takmasan ağrımaz”. Bugün sizinle gerilim tipi başağrısını ve biraz da başağrısı stres ilişkisini konuşmak istiyorum.
Gerilim-tipi başağrısı (GTB) dünya genelinde en yaygın görülen nörolojik bozukluktur. Bu hastalar hekime, hafif veya orta şiddette tekrarlayıcı başağrıları ile gelirler. Başağrıları genellikle günün sonuna doğru başlar. Baş ve boyun birleşme bölgesi veya alından başlayıp kısa sürede başın tamamına yayılır. Ağrıyı hastalar “mengene sıkıştırılıyor gibi” ya da “saç bandı” benzeri bir şekilde tarif ederler. Ağrı sırasında günlük işlerini zorlansalar da sürdürebilirler. Ağrı sırasında size daha önce migrende söz ettiğim ışık-ses-koku-hareket hassasiyeti gibi sorunlar ya da bulantı/kusma gibi belirtiler gözlenmez. Ağrı masajla, istirahatle veya basit ağrı kesicilerle en fazla birkaç saat içerisinde düzelir. Önceleri ayda birkaç kez (epizodik denir) olan bu ağrı atakları eğer uygun tedavi yaklaşımı sergilenmezse zamanla sıklaşır (kronik denir). Bu kronikleşme üzerinde hastanın biyolojik özellikleri kadar eşlik eden psikolojik ve çevresel faktörler de rol oynar.
Küresel Hastalık Yükü (KHY) çalışmasındaki verilere göre, 2017 yılı itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 2.33 milyar GTB vakası olduğu, yıllık 882.4 milyon yeni vakanın da bu rakama eklendiği varsayılmaktadır. Böyle bakıldığında sorunun yaygınlığı ve meselenin önemi daha net anlaşılır diye düşünüyorum.
Gerilim-tipi başağrısı (GTB) tek başına yaşanan bir sağlık sorunu değildir. Özellikle sıkça atak yaşayan kişilerde eşlik eden kaygı bozukluğu, depresyon, uyku bozuklukları, kas-iskelet sorunları (fibromyalji gibi) toplum ortalamasından çok daha sık görülmektedir. GTB migren dâhil olmak üzere diğer ağrı bozukluklarıyla da sıkça ilişkilendirilmektedir. Aslına bakılırsa, nüfusa dayalı bir çalışmada migrenli insanların %83’ünün son bir yıl içerisinde GTB de yaşadığı belirlenmiştir. Bu tür başağrısı çekenler boyun ağrısı ve bel ağrısı gibi sorunları da sıkça (%80-90) yaşarlar.
Gerilim-tipi başağrısı (GTB) bazı yatkın genleri (5-HTTLPR, Val158Met COMT, APOE-ε4 gibi) barındıran kişilerde eşlik eden kas-iskelet sorunları (hassasiyet-sertlik artışı, enflamasyon, dolaşım bozukluğu gibi) veya damar sertliği ile ilgili sorunlar olduğunda salgılanan beyin kimyasalları nedeniyle yaşanan özgün bir başağrısıdır. Bu genler depresyon, kaygı bozukluğu başta olmak üzere stresle ilişkili psikiyatrik bozukluklarda da direk yada dolaylı adresler arasındadır. GTB genleri taşıyan bireylerde zamanla yaşanan ağrı atakları beyindeki ağrı kontrol merkezinin ayarlarının değişmesine ve ağrı eşiğinin düşmesine yol açar ki bu dönem tam da ağrının müzminleşme dönemine denk düşer. Yani stres ağrıya neden olmak dışında ağrıları sıklaştırmanın da sorumlusudur. Ancak önemli olan nokta tüm bunların hastanın “kafaya takmıyorum” demesi ile bir anda ortadan kalkacak kadar basit sorunlar olmamasıdır. Belirli bir noktadan sonra hayli nasırlaşmış ve uzun süreli emekle çözülebilir bir ağrıdır hasta ve hekimin çözüm aradığı.
Peki çözümü var mı gerilim tipi başağrısının?
ELBETTE. Bu ağrıya bütüncül yaklaşımla çözülebilen, hayli emek isteyen ama sonuçta hastayı da hekimi de mutlu eden bir ağrıdır. Öncelikle hastada ağrının GTB dışında olası bir nedeni olduğunu düşündürecek belirtiler olmamalıdır. Nedir bu belirtiler?
• zaman içinde aşamalı olarak kötüleşen veya karakteri değişen başağrısı
• hapşırma, öksürme veya egzersiz ile ortaya çıkan başağrısı
• kafa travmasını takiben ortaya çıkan başağrısı
• kilo kaybıyla ve/veya hafıza ya da kişilik değişikliğiyle ilişkili başağrısı
• başağrısının 50 yaşından sonra başlaması
• sinir sisteminde soruna işaret edecek nörolojik semptomlar olması
• istenmeyen kilo kaybının eşlik ettiği başağrısı
• hafıza bozukluğu, bilinç durumunda veya kişilikte değişiklikle seyreden başağrısı
• başağrısıyla birlikte açıklanamayan ateş yüksekliği olması
• başağrısıyla birlikte ense sertliği olması
• başağrısının öksürmek, ıkınmak, uzanmak veya ağır bir şey kaldırmakla daha da kötüleşiyor olması
Bunlara “kırmızı bayraklar” deriz ve bunlar başağrısı olan bir kişide mevcutsa mutlaka detaylı incelemeye tabi tutarız.
Peki böyle bir durum olmadığı anlaşılan GTB hastası nasıl tedavi ediliyor?
Birinci ve en önemli adım HASTA EĞİTİMİ VE BİLİNÇLENDİRİLMESİdir. Burada hem hastanın hem de yakınlarının GTB nin bir beyin hastalığı olduğu, yaşanan gelişmelerin biyolojik bir kökeni olduğu ve ancak biyolojik çözümlerle düzeleceği konusunda aydınlatılmasını amaçlıyoruz. Hastanın yaşam biçiminde ağrıyı tetikleyen veya kötüleştiren unsurları saptayarak çözmeye özen gösteriyoruz. Yaşam biçiminde stres yönetimine destek olacak bilişsel davranışçı terapi gibi yöntemlere, kas iskelet sistemi tetikleyicilerini düzenleyecek yoga-pilates gibi egzersizlere yer vermesini istiyoruz. Özellikle omurgayı ve kafatasını yerinde tutan kaslara yönelik gevşeme egzersizleri gerçekten ciddi rahatlama sağlıyor. Nefes egzersizleri de benzer şekilde fayda sağlıyor. Masaj, uygun hastalarda akupunktur da faydalı takviye uygulamaları günlük pratiğimizde.
İkinci adım; Ağrı varsa bir an önce dindirmeye dayanıyor. Zira ağrıyı uygun ağrı kesicilerle bir an önce dindirmek, beyindeki ağrı kontrol merkezini çok fazla meşgul etmemek bir sonraki ağrı atağını daha kolay atlatmak için bir nevi güvence teşkil ediyor. O yüzden çoğu kişinin düşündüğü gibi ağrıya dayanmak iyi bir şey değil.
Üçüncü adım; eğer ayda 4 seferden daha sık ağrı kesici almak gerekmişse uygun bir ağrı önleyici tedavi için doktorunuzla iş birliği yapmak olmalı. Bu ilaç tedavisi olabileceği gibi rasyonel tıbbi değeri kanıtlanmış bir müdahale de olabilir (“periferik sinir blokajı”, “tetik nokta enjeksiyonu” gibi).
Sonrasında ise ağrıları uygun bir günlüğe kaydetmek ve iyi bir hasta hekim ilişkisi ile ağrısız yaşamın tadını çıkarmak çok da uzak bir hayal değil. Tadını çıkarın, ağrınızla arkadaş olmayın….