Başımın ağrısını anladım da vücudumun kalanına ne oluyor?

“Fibromyalji” yani halk arasında bilinen ismi ile kas romatizması yaygın ve gezici vücut ağrıları, müzmin yorgunluk, algılama güçlükleri, duygulanım sorunları ve migren karakterine benzer başağrıları ile seyreden çok yaygın görülen bir sorundur.  Hani vardır ya, nasılsın? diye sormaya çekindiğiniz, “bir dokun bin ah işit” tarzı insanlar, işte onların büyük kısmı “fibromyalji” hastalarıdır.  Bu kişilerle konuştuğunuzda ortalama beş’te birinde veya bazı toplumlarda üç’te birinde migrenle “fibromyaljinin” birlikte görüldüğünü fark edersiniz. Muhtemeldir ki size daha önceki bölümlerde anlattığım o ağrı matriksinin hem migren hem de fibromyalji nedeniyle bolca meşgul edilmesi durumu olumsuz etkiliyor ve hastaların beyinlerinde “merkezi duyarlılaşma” dediğimiz kalıcı tahribata yol açıyor.

Toplumda yaygın vücut ağrıları olan bu fibromyaljik kişiler çoğu zaman başağrısıyla vücut ağrıları birbirine karıştığı için kendilerini ifade etmekte zorluk çekerler. Düşünsenize size sürekli dert yanan bir arkadaşla sık görüşmek istemezsiniz değil mi? Ya da beyler (maalesef hastalar çoğunlukla kadın olduğu için böyle söylüyorum) doktora gidip elle tutulur hiçbir sorun tespit edilemeyen eşlerine ağrılarını sanki kafalarından uyduruyorlarmış gibi eleştirel yaklaşabiliyorlar. Ve hatta hekimler bu hastalara hastalık hastası gibi davranabilirler. Zaten ailemizden aldığımız çeyiz sandığı diye size anlattığım ve hastalığın nedeni olan genetik havuzdaki proteinlere bağlı olarak depresif, kaygılı ve alıngan olan bu kişiler böyle bir davranış ile karşılaştıklarında nasıl hisseder düşünebiliyor musunuz? Bu döngü içerisinde sıklıkla sorunlar katlanarak devam eder gider. Bu insanlar bana geldiklerinde yalnızca sürekli kasılmaktan dolayı kaslarındaki nodüllerle (nasır benzeri yapılar) değil, yıllardır hastalıklarını anlatmak için hekim hekim gezip travmaya uğrayan ve incinen “ruhlarındaki nasırlar” la da uğraşmam gerekir çoğunlukla. Ve inanır mısınız hastalığın biyolojik bir soruna bağlı olduğunu açıklayıp ismini söylediğimde bazı hastalarımın sevinç gösterilerine tanık olurum. O an anlarım ki hastaya bu şekilde farkında olmadan itibarını iade etmiş olurum. Zira tıpkı migrendeki gibi fibromyaljinin de kendine has beyin kimyasallarıyla ispat edilmiş biyolojik, eşlik eden duygulanım sorunlarına bağlı psikolojik ve yarattığı iletişim hasarların getirdiği sosyal bir boyutu vardır. Biz tıpta bu tür hastalıkları “biyopsikososyal” başlığı altında toplarız. Tıpkı migren gibi fibromyalji de böyle bir hastalıktır.

Düşünün sabah kalktınız, güzel bir gün geçirmek için gözlerinizi açıyorsunuz ki her yeriniz ağrıyor. Yatakta gerinmek bile başlı başına bir ıstırap nedeni. Ha gayret diyerek ayağa kalktınız, hazırlandınız, eşiniz ya da çocuklarınız bir şey söyledi, sizi eleştirdi bir nedenle bu daha da çok kasılmanıza neden oldu ve ağrılarınız arttı. Onları yolcu ettiniz, biraz ortalığı toparlamak istediniz, her adımınız, her hareketiniz adeta bir ıstırap. Aklınız sabah ve daha önce aldığınız eleştirilerde. Bu günlerde adet olacağım inşallah bir de başağrım tutmaz diye bir soruda vızırdıyor adeta beyninizde.

Aklınızın diğer ucunda sürekli işittiğiniz psikiyatrik tedavilerin zararları bozuk plak gibi çalıyor sürekli. Tam o sırada biri çıkıp size bunun kalp hastalığı veya şeker hastalığı gibi elinizde olmayan biyolojik bir soruna bağlı olduğunu söylüyor. Tedavi edilebileceğine dair güvence veriyor. Siz de ben bunu aşarım diyerek doktorunuzun verdiği ilaçları içiyorsunuz, gösterilen egzersizleri yapmaya başlıyor ve bir yolunu bulup dışarı çıkıyorsunuz. Keyif alacağınız aktivitelere katılıyorsunuz. Dostlarınızla birlikte vakit geçiriyorsunuz. Psikolojik destek alıyorsunuz. Ve fark ediyorsunuz ki yavaş yavaş iç barış sağlanıyor. Ağrılarınız azalırken mutluluğunuz katlanarak artıyor. Bu huzur ortamı bulaşıcıdır ve zamanla ailenize ve çevrenize de bulaşıyor, daha az çatışan, daha çok takdir eden diyaloglar yaşanıyor bulunduğunuz ortamlarda.

Tüm bunlar bir ütopya ya da bilim kurgu değil. Gerçeği anlayıp doğru noktadan mücadeleye başlama meselesi. Mücadeleniz hayırlı olsun…

 

Prof. Dr. Aynur Özge
Genetik Havuzdan Çeyiz Sandığına Migren Kitabı’ndan alınmıştır. (ISBN:978-605-2191-50-7, 3. Baskı: Kasım-2018, İstanbul, Türkiye)