Çocukluğu başağrısı için doktor gezerek geçmiş, her defasında işittiği “sinüzit” teşhisi sonrasında yediği onlarca penisilin benzeri iğnenin acısıyla başağrısından nefret ederek geçmiş biri olarak hiç sevmem sinüzit tanısını. Genç kızlığımda ağrılı günlerimi takip eden penisilin seanslarını kırmak ve iyileşmek adına üç kez ameliyat oldum birinde burun ortasındaki kemikte bir buçuk santimlik delikle sonuçlanan istenmeyen sonuç hatırası pahasına. Ne zaman ki nörolog oldum, o zaman anladım ağrılarımın aslında “alerjik rinosinüzit” ataklarıyla ilgisi olmadığını, basbayağı migren hastası olduğumu. Sonrasında ise merakla araştırdım bu ikilinin gittiğim onca nitelikli hekimin kafasını neden karıştırmış olduğunu. Öğrendiklerimi sizlerle de paylaşacağım biraz da araştırmalarımın sonuçlarına değinerek.

Akademik hayatımın başlarında akciğer fonksiyonları için test yaptırdığımız migren hastalarının nefes eğrilerinin tıpkı astım hastalarına benzediğini gördük. Sonrasında daha önce hiç astım atağı yaşamamış kişilerin özel bir madde verdiğimizde (kendi bilgi ve onayları dâhilinde) astım atağı yaşadıklarını gözlemledik. Bu durumun farklı boyutlarını, migren ataklarında salgılanan kimyasallardan, ortak genetik sorunlara kadar her boyutuyla inceledik. Bu araştırmalarımız başağrısı camiasında epeyce ilgi gördü, pek çok davetli konuşmada aktardık deneyimlerimizi. Neydi bu deneyimler;

Migren bahçesinde “atopi yani allerjiye yatkınlık” en marifetli tohumlardan biridir. Bu durum nedeniyle migrenli bireyler alerjik burun akıntısı, allerjik nefes darlığı, göz yaşarması ve egzema gibi sorunlara toplum ortalamasının 2-3 kat üstünde yatkındırlar. Bu durumun tersi de geçerlidir. Örneğin astımlılarda migren sıklığı toplum ortalamasının çok üstündedir. Hatta astım için “akciğerlerin migreni” ifadesi bile yer alır literatürde.

Burada sözüm “saçım ıslakken dışarı çıkarsam başım ağrıyor, benim ağrılarım sinüzitten” diyen kişilere. Sizi şaşırtacağını bilsem de, söylemem gerekir ki burnunda hassasiyeti olup, geniz akıntısı olan ve ciddi ateşi olup 2-3 gün başında zonklayıcı olmayan ağrı hisseden “akut rinosinüzit” olguları bir kenara bırakılırsa “sinüzit başağrısı yapmaz” diyebiliriz. Nitekim çok ünlü bir klinikte tekrarlayan sinüzit ataklarıyla başvuran kişileri nörologlar muayene ettiğinde %70 inin aslında migren hastası olduğu ve tekrarlayan sinüzit ataklarının migrene eşlik eden alerjik zeminde geliştiğini bulmuşlar.

Öğrencilerime başağrısı dersi anlatırken bu ilişkiden söz ederim. Sıkça yaptığım bir espride şöyle derim: “Bana piyangodan para çıksa ülkemdeki tüm reklam panolarını kiralar ve SİNÜZİT BAŞAĞRISI YAPMAZ” yazarım”. Gerçekten de böyle düşünüyorum. Günün birinde piyango bileti almaya başlarsam şaşırmayın…

Öte yandan tüm bu karmaşayı anlatırken meslektaşlarıma da haksızlık yapmak istemem. Zira nasıl ki migren sinüzit benzeri burun akıntısı, göz yaşarması, yüzde dolgunluk hissi yapıyor, sinüzit atakları da tıpkı migren gibi tek taraflı başağrısı, bulantı, ışık-ses-koku hassasiyeti gibi sorunlarla seyredebilir. Hekim bu sorunların hangisinin önce başladığını, hastanın önceki deneyimlerini ve aile öyküsünü sorgulayacak yeterli zamana sahip değilse kolaylıkla hata yapabilir, hasta olarak benim yaşantımda olduğu gibi.

O halde tekrarlayan sinüzit atağını düşündüren burun akıntısı, göz yaşarması, gözde kızarıklık, geniz akıntısı her zaman migren açısından sorgulanmayı hak eder. Aynı şekilde tekrarlayan nefes darlığı veya ciltte kaşınma atakları da esas neden araştırılırken migreni de akılda tutmayı gerektirir.

Güzel haber şudur ki migren olasılığı dikkate alınıp yapılan ağrı önleyici tedavi hem başağrısını hem de tekrarlayan alerjik sorunları rahatlatır büyük oranda. Hasta ise hem doğru teşhisi alıp sorunu çözüldüğü için hem de yaşam kalitesi yükseldiği için memnun kalır bu sonuçtan.

Bazı merkezlerde bu kişiler için yasaklı aktiviteler veya besinler listesi oluşturulur çoğu zaman da geri planda ticari kaygılar barındırarak. Modern tıpta migrenli kişilerde “yasaklı aktivite veya besin listesi” gibi bir uygulamanın karşılığı yoktur yapılan binlerce araştırmaya rağmen. Genel olarak alerjiye ait bilimsel göstergelerin canlı olduğu migrenli kişiler için verilebilecek en geçerli tavsiye ağrı yaşadıkları günler konusunda detaylı not almaları olabilir. Yedikleri besinlerden maruz kaldıkları iklimsel koşullara dek olası etmenleri not ederlerse ve ay sonunda bu ağrı günlüklerini hekimleri ile paylaşırlarsa kendileri için özel bir yol haritası çıkarabilirler. Ancak ben bugüne dek birbirini tamamen karşılayan iki yol haritası görmedim açıkçası on binden fazla başağrısı hastası görmüş bir hekim olarak. Hepimiz kendi özgün reçetimizi kendimiz yaratmak zorundayız gerekli yardımları alarak. Kolay gelsin…

Prof. Dr. Aynur Özge
Genetik Havuzdan Çeyiz Sandığına Migren Kitabı’ndan alınmıştır. (ISBN:978-605-2191-50-7, 3. Baskı: Kasım-2018, İstanbul, Türkiye)

Çocukluğu başağrısı için doktor gezerek geçmiş, her defasında işittiği “sinüzit” teşhisi sonrasında yediği onlarca penisilin benzeri iğnenin acısıyla başağrısından nefret ederek geçmiş biri olarak hiç sevmem sinüzit tanısını. Genç kızlığımda ağrılı günlerimi takip eden penisilin seanslarını kırmak ve iyileşmek adına üç kez ameliyat oldum birinde burun ortasındaki kemikte bir buçuk santimlik delikle sonuçlanan istenmeyen sonuç hatırası pahasına. Ne zaman ki nörolog oldum, o zaman anladım ağrılarımın aslında “alerjik rinosinüzit” ataklarıyla ilgisi olmadığını, basbayağı migren hastası olduğumu. Sonrasında ise merakla araştırdım bu ikilinin gittiğim onca nitelikli hekimin kafasını neden karıştırmış olduğunu. Öğrendiklerimi sizlerle de paylaşacağım biraz da araştırmalarımın sonuçlarına değinerek.

Akademik hayatımın başlarında akciğer fonksiyonları için test yaptırdığımız migren hastalarının nefes eğrilerinin tıpkı astım hastalarına benzediğini gördük. Sonrasında daha önce hiç astım atağı yaşamamış kişilerin özel bir madde verdiğimizde (kendi bilgi ve onayları dâhilinde) astım atağı yaşadıklarını gözlemledik. Bu durumun farklı boyutlarını, migren ataklarında salgılanan kimyasallardan, ortak genetik sorunlara kadar her boyutuyla inceledik. Bu araştırmalarımız başağrısı camiasında epeyce ilgi gördü, pek çok davetli konuşmada aktardık deneyimlerimizi. Neydi bu deneyimler;

Migren bahçesinde “atopi yani allerjiye yatkınlık” en marifetli tohumlardan biridir. Bu durum nedeniyle migrenli bireyler alerjik burun akıntısı, allerjik nefes darlığı, göz yaşarması ve egzema gibi sorunlara toplum ortalamasının 2-3 kat üstünde yatkındırlar. Bu durumun tersi de geçerlidir. Örneğin astımlılarda migren sıklığı toplum ortalamasının çok üstündedir. Hatta astım için “akciğerlerin migreni” ifadesi bile yer alır literatürde.

Burada sözüm “saçım ıslakken dışarı çıkarsam başım ağrıyor, benim ağrılarım sinüzitten” diyen kişilere. Sizi şaşırtacağını bilsem de, söylemem gerekir ki burnunda hassasiyeti olup, geniz akıntısı olan ve ciddi ateşi olup 2-3 gün başında zonklayıcı olmayan ağrı hisseden “akut rinosinüzit” olguları bir kenara bırakılırsa “sinüzit başağrısı yapmaz” diyebiliriz. Nitekim çok ünlü bir klinikte tekrarlayan sinüzit ataklarıyla başvuran kişileri nörologlar muayene ettiğinde %70 inin aslında migren hastası olduğu ve tekrarlayan sinüzit ataklarının migrene eşlik eden alerjik zeminde geliştiğini bulmuşlar.

Öğrencilerime başağrısı dersi anlatırken bu ilişkiden söz ederim. Sıkça yaptığım bir espride şöyle derim: “Bana piyangodan para çıksa ülkemdeki tüm reklam panolarını kiralar ve SİNÜZİT BAŞAĞRISI YAPMAZ” yazarım”. Gerçekten de böyle düşünüyorum. Günün birinde piyango bileti almaya başlarsam şaşırmayın…

Öte yandan tüm bu karmaşayı anlatırken meslektaşlarıma da haksızlık yapmak istemem. Zira nasıl ki migren sinüzit benzeri burun akıntısı, göz yaşarması, yüzde dolgunluk hissi yapıyor, sinüzit atakları da tıpkı migren gibi tek taraflı başağrısı, bulantı, ışık-ses-koku hassasiyeti gibi sorunlarla seyredebilir. Hekim bu sorunların hangisinin önce başladığını, hastanın önceki deneyimlerini ve aile öyküsünü sorgulayacak yeterli zamana sahip değilse kolaylıkla hata yapabilir, hasta olarak benim yaşantımda olduğu gibi.

O halde tekrarlayan sinüzit atağını düşündüren burun akıntısı, göz yaşarması, gözde kızarıklık, geniz akıntısı her zaman migren açısından sorgulanmayı hak eder. Aynı şekilde tekrarlayan nefes darlığı veya ciltte kaşınma atakları da esas neden araştırılırken migreni de akılda tutmayı gerektirir.

Güzel haber şudur ki migren olasılığı dikkate alınıp yapılan ağrı önleyici tedavi hem başağrısını hem de tekrarlayan alerjik sorunları rahatlatır büyük oranda. Hasta ise hem doğru teşhisi alıp sorunu çözüldüğü için hem de yaşam kalitesi yükseldiği için memnun kalır bu sonuçtan.

Bazı merkezlerde bu kişiler için yasaklı aktiviteler veya besinler listesi oluşturulur çoğu zaman da geri planda ticari kaygılar barındırarak. Modern tıpta migrenli kişilerde “yasaklı aktivite veya besin listesi” gibi bir uygulamanın karşılığı yoktur yapılan binlerce araştırmaya rağmen. Genel olarak alerjiye ait bilimsel göstergelerin canlı olduğu migrenli kişiler için verilebilecek en geçerli tavsiye ağrı yaşadıkları günler konusunda detaylı not almaları olabilir. Yedikleri besinlerden maruz kaldıkları iklimsel koşullara dek olası etmenleri not ederlerse ve ay sonunda bu ağrı günlüklerini hekimleri ile paylaşırlarsa kendileri için özel bir yol haritası çıkarabilirler. Ancak ben bugüne dek birbirini tamamen karşılayan iki yol haritası görmedim açıkçası on binden fazla başağrısı hastası görmüş bir hekim olarak. Hepimiz kendi özgün reçetimizi kendimiz yaratmak zorundayız gerekli yardımları alarak. Kolay gelsin…

Prof. Dr. Aynur Özge
Genetik Havuzdan Çeyiz Sandığına Migren Kitabı’ndan alınmıştır. (ISBN:978-605-2191-50-7, 3. Baskı: Kasım-2018, İstanbul, Türkiye)