Halk arasında yaygın olan yeni doğan bebeklerin ağrı duymadığı inanışının aksine anne karnındaki 27 haftalık bir bebekte ağrı duyusunu taşıyacak sinir ağının olgunlaştığı bilinmektedir. Elbette ki ağrı ile birlikte verilen bedensel ve ruhsal tepkiler için “serebral maturasyon” yani beynin olgunlaşması dediğimiz kabaca 21 yaşına kadar süren süreç belirleyicidir. Ancak yine de migren dâhil ağrılı tabloların beşikten mezara her insanın sorunu olduğunu söylemek yanlış olmaz.

“Yeni doğan bir bebek veya dil gelişimi henüz tamamlanmamış bir çocukta migren gibi iddialı bir başağrısı tanısı mümkün müdür?” diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Kapsamlı beyin görüntüleme çalışmaları gibi araştırma odaklı ispatları bir kenara koyarak insanlık tarihindeki en önemli bilimsel dayanak yani “gözlem gücü” bu noktada yeterli oluyor çoğu zaman. Örneğin yaşamın 3-9.aylarında zaman zaman sıra dışı ağlama atakları ile gelen, bu ağlamaya sebep olacak hiçbir tıbbi durum saptanmayan, götürülmedik doktor, yapılmadık inceleme kalmadığı halde çözüm bulunamayan bir çocuk düşünün. Sorduğunuzda ailesinde sıklıkla migren benzeri ağrısı olduğunu öğreniyorsunuz. Bu çocuk büyük olasılıkla migrenin 27 ayrı kostümünden biri olan “infantil kolik” adını verdiğimiz kostümü giyerek karşımıza çıkan migrenin en erken yaşta görülen yüzlerinden biridir. Eğer hekim bu durumu fark edip aileyi bilgilendirirse, çocuğun periyodik (ara ara ortaya çıkan) sorunları hakkında sıkı bir işbirliği yapılırsa çeyizdeki diğer tohumların aktifleşip DNA’da protein üretilmesi ve migren görünümünün şekillenmesi engellenebilir. Burada hekimler ve aileler riski düşürmek için işbirliği yapmalıdır mutlaka, ancak kimsenin elinde bir bireyin migren olmasını yüzde yüz garantiyle önleyecek bir formül olmadığını da söylemek gerek sözümüz amacından uzaklaşmadan.

Benzer şekilde küçük bir çocukta durduk yerde başın ani dönüşlerine neden olan garip hareketler yaşanıyorsa ve bu sırada çocuk hiç olmadığı kadar huzursuzsa veya ağlıyorsa bu da migrenin bir diğer yüzünü anımsatır bize. Bu çocukları dikkatle gözleyen ebeveynler bazen video görüntü veya fotoğrafla o anı belgeleyip gelirler bize. Deneyimli bir hekim için zor değildir “beningn paroksismal tortikollis” adı verilen migren öncüsü masum hareket bozukluğunu tanımak. Aileyi başağrısı ve migrene eşlik eden (ve bu kitaba konu olan) diğer sorunlar yönünden sorgulamak, çocuğu takip etmek çoğu zaman öngörüleri netleştirmeye yardım eder.

Çocuk biraz daha büyüdüğünde zaman zaman yaşanan açıklanamayan karın ağrıları “abdominal migren” dediğimiz bir tabloyu akla getirir sıkça eşlik eden bir ebeveynin migreni de dayanak alınarak. Yaşamın ikinci yaşından sonra gözlenen bu karın ağrılarında çocuğun farkında olmadan aldığı “cenin pozisyonu” önemli bir uyarıcıdır. Atak boyunca hereket etmekten kaçınan çocuğun sesten ve ışıklı ortamdan da rahatsız olduğu ve atak geçinceye kadar beslenmeyi reddettiği sıkça dikkati çeker.

Hani bazı çocuklar vardır ya “arabaya biner binmez uyuyor” der anne-babaları, bu çocuklar da büyük olasılıkla ilerleyen zamanda migren adayıdırlar. Zamanla hareket hassasiyeti dediğimiz bu duruma kısa süreli başdönmeleri veya “yer ayağının altından kayıyor” veya “içi geçiyor” diye ifade edilen baygınlık hissi de eşlik eder. Bu çocuklar bazen yıllarca hiç başağrısı çekmeden periyodik denge sorunları ile hekim hekim dolaştırılır. Tüm incelemeler yapılır ama makul bir neden bulunamaz. Bu noktada deneyimli bir hekim migren öncüsü olarak kabul edilen “benign paroksismal vertigo” adı verilen masum başağrısı tanısını koyabilir. Bu çocukların atak boyunca hareket etmeden, yemek yemeden, oynamadan mutsuzca bir köşede yatıp uyumaya çalışmaları dikkat çekicidir. Atak geçtiğinde kaldıkları yerden oynamaya ve her türlü aktiviteyi yapmaya devam ederler. İlerleyen zamanda büyük olasılıkla migren türü başağrıları da gelişecek olan bu çocuklar için ailenin hekimle kuracağı sağlıklı ilişki bu süreci daha az sıkıntı ile atlatmaları için hayati önem taşır.

Bir keresinde bir ailenin tek çocuğu olan 15 yaşında bir oğlan çocuğu görmüştüm. Durduk yerde kusuyor ve sonrasında birkaç saat süren ciddi huzursuzluk yaşıyordu. Gerek kendisinin gerekse ailesinin anlam veremediği ve onu sosyal açıdan sıkıntıya sokan bu kusma atakları nedeniyle çok huzursuzdu. Ülkemizdeki sayılı tüm pediatrik gastroenteroloji merkezlerini ziyaret etmişlerdi ve ellerinde tetkikleri toparladıkları kalınca bir dosyaları vardı. Dosyada kusma açısından gerekli tüm tetkikler vardı ve hiçbir sorun görünmüyordu. Çocuğu dikkatle dinleyip annesi ile de konuştuktan sonra bunun bir migren öncüsü durum olduğuna kanaat getirip çok basit bir migren önleyici tedavi başladım. Takipler geçtiğinde çocuğun kusmaları tamamen durmuş ve hem çocuğun hem de ailenin huzursuzluğu geçmişti. Kontrol muayenesinde artık okula gitmek istediğini söyleyen çocuğun yüzündeki mutluluk görmeye değerdi. Kimse bunun bir migren tablosu olabileceğini düşünmemişti ve düşününce çözüm kendiliğinden gelmişti.

Bazı çocuklarda başdönmesi ve denge bozukluğu atakları erişkin yaşta da devam eder. Hayatında hiç başağrısı yaşamamış ancak başdönmesi atakları için yapılan onca tetkik ve tedaviye rağmen çözüm bulunamayan, hatta aylarca hastanede yatan hastalarla karşılaştım mesleki pratiğimde. Baktığımda migrenin ağrı dışındaki diğer tüm özelliklerini gösteren bu hastalarımın basit bir migren önleyici tedaviyle tamamen rahatladıklarına tanık oldum defalarca. Bazen bakmak ve görmek yeterli oluyor migren öncüsü olan “vestibüler migren” veya “migrenöz vertigo” adı verilen bu tablo için fazlaca teknolojiye ihtiyaç göstermeden.

Bazı çocuklar vardır güzel güzel oynarken bir anda olduğu yere yığılırlar. Aile koşarak gelir ki çocuğun bir kol ve bacağı tutmuyor veya konuşması bozulmuş bir anda. Aile için son derece ürkütücü olan bu tabloda ilk akla gelen şey doğal olarak çocuğun felç olduğudur. Hızla hastaneye gidilirken bazen bulantı-kusma da eşlik eder bu gürültülü tabloya. Acilde gerekli incelemeler yapılıp beyinde sorun olmadığı söylendiğinde rahat bir nefes alan aile haklı olarak ne olduğunu merak eder? Öte yandan pek çok hekim dahi migrenin geçici bir felç durumuyla ortaya çıkabileceğinden haberdar değildir. Bu noktada felç endişesiyle acile giden aile için kuşkusuz alacakları en iyi haberdir bu durum.

Daha seyrek olarak gördüğümüz bir diğer rastlantı çocuklarda yaşanan “gece terörü” adı verilen canlı rüya görme hali, bazen beraberinde görülen uyurgezerlik gibi uyku ilişkili tablolardır. Bu durum migrenli çocuklarda diğer akranlarından bir parça daha sık görülür. Erişkinlerde seyrek olmayarak gözlenen “huzursuz bacaklar sendromu” gibi uyku kalitesini bozan sorunlar migrenli çocuklarda da gözlenir zaman zaman.

O halde migrenin beyin şebekeleri geliştikçe şekillenen pek çok kostümü var ve bizim onunla hangi kostüm üzerindeyken karşılaşacağımızı kimse bilmiyor. Sadece bilmemiz gereken şeyin zaman zaman yaşanıp kendliğinden düzelen sağlık sorunlarında migreni aklımızda tutmamız, hele de ailede böyle bir gelenek söz konusu ise. Bunu dikkate alabiliriz değil mi?

Prof. Dr. Aynur Özge
Genetik Havuzdan Çeyiz Sandığına Migren Kitabı’ndan alınmıştır. (ISBN:978-605-2191-50-7, 3. Baskı: Kasım-2018, İstanbul, Türkiye)

Halk arasında yaygın olan yeni doğan bebeklerin ağrı duymadığı inanışının aksine anne karnındaki 27 haftalık bir bebekte ağrı duyusunu taşıyacak sinir ağının olgunlaştığı bilinmektedir. Elbette ki ağrı ile birlikte verilen bedensel ve ruhsal tepkiler için “serebral maturasyon” yani beynin olgunlaşması dediğimiz kabaca 21 yaşına kadar süren süreç belirleyicidir. Ancak yine de migren dâhil ağrılı tabloların beşikten mezara her insanın sorunu olduğunu söylemek yanlış olmaz.

“Yeni doğan bir bebek veya dil gelişimi henüz tamamlanmamış bir çocukta migren gibi iddialı bir başağrısı tanısı mümkün müdür?” diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Kapsamlı beyin görüntüleme çalışmaları gibi araştırma odaklı ispatları bir kenara koyarak insanlık tarihindeki en önemli bilimsel dayanak yani “gözlem gücü” bu noktada yeterli oluyor çoğu zaman. Örneğin yaşamın 3-9.aylarında zaman zaman sıra dışı ağlama atakları ile gelen, bu ağlamaya sebep olacak hiçbir tıbbi durum saptanmayan, götürülmedik doktor, yapılmadık inceleme kalmadığı halde çözüm bulunamayan bir çocuk düşünün. Sorduğunuzda ailesinde sıklıkla migren benzeri ağrısı olduğunu öğreniyorsunuz. Bu çocuk büyük olasılıkla migrenin 27 ayrı kostümünden biri olan “infantil kolik” adını verdiğimiz kostümü giyerek karşımıza çıkan migrenin en erken yaşta görülen yüzlerinden biridir. Eğer hekim bu durumu fark edip aileyi bilgilendirirse, çocuğun periyodik (ara ara ortaya çıkan) sorunları hakkında sıkı bir işbirliği yapılırsa çeyizdeki diğer tohumların aktifleşip DNA’da protein üretilmesi ve migren görünümünün şekillenmesi engellenebilir. Burada hekimler ve aileler riski düşürmek için işbirliği yapmalıdır mutlaka, ancak kimsenin elinde bir bireyin migren olmasını yüzde yüz garantiyle önleyecek bir formül olmadığını da söylemek gerek sözümüz amacından uzaklaşmadan.

Benzer şekilde küçük bir çocukta durduk yerde başın ani dönüşlerine neden olan garip hareketler yaşanıyorsa ve bu sırada çocuk hiç olmadığı kadar huzursuzsa veya ağlıyorsa bu da migrenin bir diğer yüzünü anımsatır bize. Bu çocukları dikkatle gözleyen ebeveynler bazen video görüntü veya fotoğrafla o anı belgeleyip gelirler bize. Deneyimli bir hekim için zor değildir “beningn paroksismal tortikollis” adı verilen migren öncüsü masum hareket bozukluğunu tanımak. Aileyi başağrısı ve migrene eşlik eden (ve bu kitaba konu olan) diğer sorunlar yönünden sorgulamak, çocuğu takip etmek çoğu zaman öngörüleri netleştirmeye yardım eder.

Çocuk biraz daha büyüdüğünde zaman zaman yaşanan açıklanamayan karın ağrıları “abdominal migren” dediğimiz bir tabloyu akla getirir sıkça eşlik eden bir ebeveynin migreni de dayanak alınarak. Yaşamın ikinci yaşından sonra gözlenen bu karın ağrılarında çocuğun farkında olmadan aldığı “cenin pozisyonu” önemli bir uyarıcıdır. Atak boyunca hereket etmekten kaçınan çocuğun sesten ve ışıklı ortamdan da rahatsız olduğu ve atak geçinceye kadar beslenmeyi reddettiği sıkça dikkati çeker.

Hani bazı çocuklar vardır ya “arabaya biner binmez uyuyor” der anne-babaları, bu çocuklar da büyük olasılıkla ilerleyen zamanda migren adayıdırlar. Zamanla hareket hassasiyeti dediğimiz bu duruma kısa süreli başdönmeleri veya “yer ayağının altından kayıyor” veya “içi geçiyor” diye ifade edilen baygınlık hissi de eşlik eder. Bu çocuklar bazen yıllarca hiç başağrısı çekmeden periyodik denge sorunları ile hekim hekim dolaştırılır. Tüm incelemeler yapılır ama makul bir neden bulunamaz. Bu noktada deneyimli bir hekim migren öncüsü olarak kabul edilen “benign paroksismal vertigo” adı verilen masum başağrısı tanısını koyabilir. Bu çocukların atak boyunca hareket etmeden, yemek yemeden, oynamadan mutsuzca bir köşede yatıp uyumaya çalışmaları dikkat çekicidir. Atak geçtiğinde kaldıkları yerden oynamaya ve her türlü aktiviteyi yapmaya devam ederler. İlerleyen zamanda büyük olasılıkla migren türü başağrıları da gelişecek olan bu çocuklar için ailenin hekimle kuracağı sağlıklı ilişki bu süreci daha az sıkıntı ile atlatmaları için hayati önem taşır.

Bir keresinde bir ailenin tek çocuğu olan 15 yaşında bir oğlan çocuğu görmüştüm. Durduk yerde kusuyor ve sonrasında birkaç saat süren ciddi huzursuzluk yaşıyordu. Gerek kendisinin gerekse ailesinin anlam veremediği ve onu sosyal açıdan sıkıntıya sokan bu kusma atakları nedeniyle çok huzursuzdu. Ülkemizdeki sayılı tüm pediatrik gastroenteroloji merkezlerini ziyaret etmişlerdi ve ellerinde tetkikleri toparladıkları kalınca bir dosyaları vardı. Dosyada kusma açısından gerekli tüm tetkikler vardı ve hiçbir sorun görünmüyordu. Çocuğu dikkatle dinleyip annesi ile de konuştuktan sonra bunun bir migren öncüsü durum olduğuna kanaat getirip çok basit bir migren önleyici tedavi başladım. Takipler geçtiğinde çocuğun kusmaları tamamen durmuş ve hem çocuğun hem de ailenin huzursuzluğu geçmişti. Kontrol muayenesinde artık okula gitmek istediğini söyleyen çocuğun yüzündeki mutluluk görmeye değerdi. Kimse bunun bir migren tablosu olabileceğini düşünmemişti ve düşününce çözüm kendiliğinden gelmişti.

Bazı çocuklarda başdönmesi ve denge bozukluğu atakları erişkin yaşta da devam eder. Hayatında hiç başağrısı yaşamamış ancak başdönmesi atakları için yapılan onca tetkik ve tedaviye rağmen çözüm bulunamayan, hatta aylarca hastanede yatan hastalarla karşılaştım mesleki pratiğimde. Baktığımda migrenin ağrı dışındaki diğer tüm özelliklerini gösteren bu hastalarımın basit bir migren önleyici tedaviyle tamamen rahatladıklarına tanık oldum defalarca. Bazen bakmak ve görmek yeterli oluyor migren öncüsü olan “vestibüler migren” veya “migrenöz vertigo” adı verilen bu tablo için fazlaca teknolojiye ihtiyaç göstermeden.

Bazı çocuklar vardır güzel güzel oynarken bir anda olduğu yere yığılırlar. Aile koşarak gelir ki çocuğun bir kol ve bacağı tutmuyor veya konuşması bozulmuş bir anda. Aile için son derece ürkütücü olan bu tabloda ilk akla gelen şey doğal olarak çocuğun felç olduğudur. Hızla hastaneye gidilirken bazen bulantı-kusma da eşlik eder bu gürültülü tabloya. Acilde gerekli incelemeler yapılıp beyinde sorun olmadığı söylendiğinde rahat bir nefes alan aile haklı olarak ne olduğunu merak eder? Öte yandan pek çok hekim dahi migrenin geçici bir felç durumuyla ortaya çıkabileceğinden haberdar değildir. Bu noktada felç endişesiyle acile giden aile için kuşkusuz alacakları en iyi haberdir bu durum.

Daha seyrek olarak gördüğümüz bir diğer rastlantı çocuklarda yaşanan “gece terörü” adı verilen canlı rüya görme hali, bazen beraberinde görülen uyurgezerlik gibi uyku ilişkili tablolardır. Bu durum migrenli çocuklarda diğer akranlarından bir parça daha sık görülür. Erişkinlerde seyrek olmayarak gözlenen “huzursuz bacaklar sendromu” gibi uyku kalitesini bozan sorunlar migrenli çocuklarda da gözlenir zaman zaman.

O halde migrenin beyin şebekeleri geliştikçe şekillenen pek çok kostümü var ve bizim onunla hangi kostüm üzerindeyken karşılaşacağımızı kimse bilmiyor. Sadece bilmemiz gereken şeyin zaman zaman yaşanıp kendliğinden düzelen sağlık sorunlarında migreni aklımızda tutmamız, hele de ailede böyle bir gelenek söz konusu ise. Bunu dikkate alabiliriz değil mi?

Prof. Dr. Aynur Özge
Genetik Havuzdan Çeyiz Sandığına Migren Kitabı’ndan alınmıştır. (ISBN:978-605-2191-50-7, 3. Baskı: Kasım-2018, İstanbul, Türkiye)